Lâik bir ülkede hilâfet çağrısı

6

BEĞENDİM

ABONE OL

News

0

Türkiye’de CUMHURİYET kurulduktan sonra yapılan Atatürk Devrimlerinden en önemlisi
3 Mart 1924 tarihinde HİLÂFETİN KALDIRILMASIDIR.

Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 2.maddesinde de açıkça belirtildiği gibi LÂİK bir HUKUK DEVLETİDİR . Anayasa’nın 4. Maddesine göre de LÂİK, DEMOKRAT,SOSYAL bir HUKUK DEVLETİ olma hüküm ve maddelerinin değiştirilmesi teklif dahi edilemez.

Türkiye’nin tekrar bir İslâm Devleti olması, Lâikliğin kalkması ancak bir darbe ve Türkiye Cumhuriyetinin yıkılmasına bağlıdır.

Türkiye Cumhuriyeti Devleti ,DEMOKRAT bir yönetimle , DEMOKRASİ ile yönetilmektedir. Demokrasinin en belirgin ilkesi de İFADE ÖZGÜRLÜĞÜDÜR. Lâkin Demokrasinin tanıdığı bir özgürlük, DEMOKRASİYİ ve DEVLETİ ortadan kaldırmak için kullanılamaz.

“ HİLÂFETİ GETİRECEĞİZ” şeklinde bir ifade ve pankart taşımak İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ DEĞİLDİR.
Demokrasiyi tehdit, Demokratik bir hak olarak savunulamaz. Böyle bir söylem ve eylem en azından HALKI KİN VE NEFRET İLE BİRBİRİNE DÜŞÜRME suçunu oluşturur.

TÜRK HALKI bir ÜMMET değil bir MİLLETTİR.
Hem de çeşitli etnik köklerden gelen ve Türk Vatandaşı olarak beraber bir vatanda sulh içinde yaşamak için bir arada olan Üniter bir Devlet ve de MİLLETTİR.

HİLAFET MAKAMI , bugün dünyada kendisine yer bulabilecek bir makam değildir. Vakti zamanında Osmanlı Devleti bir İmparatorluk iken , diğer İslâm ülkeleri de Osmanlı Devleti sınırları içinde iken Osmanlı Padişahları nezdinde kullanılmıştır. Son zamanlarında zaten bir gücü de bulunmayan sembolik bir makam haline dönüşmüştür.

3 Mart 1924 tarihide Hilâfet kaldırıldıktan sonra ve hatta daha önceki son Halife Padişah Sultan Vahdettin yurt dışına kaçtıktan sonra da hiçbir İslâm ülkesi Hilâfete ve Halife’ye sahip çıkmamıştır.

Bugün bir an için muhal farz edise dahi hiçbir İslâm Devletinin Türkiye’de var olabilecek bir Halife’ye tabi olması bir Hüsnü zandan, bir hayalden öteye geçemez.

Bugün, Hilâfet çağrıları yapan , elinde hilâfetin geleceğini ifade eden bayrak ve flâma taşıyan bir kişi , bu eylemi ile bir Anayasa suçu işlemektedir.
İfade özgürlüğü sınırları içinde bir eylemde bulunmadığı gibi, kendisinin müslüman olduğunu beyan etmesi ile hilâfeti ve ümmet olmayı talep etmesinin de bir dine mensubiyetin ifadesi olarak kabul edilmesi mümkün değildir.

Yapmış olduğu hareket ve tavır , ülkesini ve Cumhuriyeti seven her milliyetçi vatandaşı tahrik edici mahiyettedir.

Bir müessir fiilin mağduru olmuştur. Müessir fiilin kabul edilmesi ve hoş görülmesi savunulmaz ise de, bu olayın bulunulmuş şekli, tahrik unsuru, mağdurun da bir suç işliyor olması , failin sabıkasız, genç bir Üniversite öğrencisi olması da nazara alınarak tecil sınırları içindeki bir suçtan tutuklanmasını , ben bir hukukçu olarak kabul edilebilir bulmuyorum.