34,3054$% 0.31
37,5445€% -0.07
44,9573£% 0.06
2.925,56%1,27
4.957,00%0,97
฿%
Bir yıl önce bir yazımda, BAHAİ DİNİNİ anlatmış ve 150 yıl önce bir modern zaman inancı ve dini olan Bahailikte 19 rakamının kutsallığından uzunca bahsetmiştim. Öyle ki, Bahai dininde yıl 19 ay, aylar 19 gündür ve 9 sayısı kutsaldır.
Bahai orucu da 19 gündür.
Böyle bir inanç var iken, böyle bir inancın varlığından ve kaynağından dahi bahsetmeden REŞAD HALİFE adlı Mısırlı bir biyokimyager olan Kur’an araştırmacısı bir yazar, 1968-1974 yılları arasında, Kur’an üzerindeki çalışmaları sonunda 29 uncu surenin başındaki harflerin ( Elif, Lâm, Mim) anlamını bilgisayar aracılığı ile keşfettiği iddiası ile bu harflerin Metin içerisinde 19 un katları şeklinde dizayn edildiği, Kur’an’ın matematiksel bir sistemi olduğu ve bunun bir MUCİZE olduğu iddiasını ortaya atmıştır.
REŞAD HALİFE, kısaca demektedir ki;
Kur’anda “ üzerinde 19 vardır “ mealinde bir ayet vardır. (Müdessir Suresi 30. ayet)
BESMELE 19 harfidir ve bu kendisinden sonra gelecek olan pek çok ayet ve surelere ve kendi içinde geçen isimlere tevafuk etmektedir.
19 sayısı kendine, yani bire ve katlarına bölünebilir. 19 u meydana getiren 1 ve 9 sayıları ondalık sistemin en küçük ve en büyük değerleridir. 19 sayısı 10 ile 9 un toplamından meydana gelmekte ve bu iki sayının karelerinin farkı yine 19 u vermektedir. (yani: 100-81= 19)
Kur’anı Kerim’de 114 sure vardır bu da 19 un 6 katıdır. 9. sure olan Tevbe suresi hariç olmak üzere bütün surelerin başında bulunan ve Fatiha suresinin de ilk ayeti sayılan “BESMELE “ de Kur’an ‘da 114 defa geçmektedir.
Tevbe suresinin başında bulunmayan “ Besmele” ise, 27. sure olan ve 19 uncu cüzde bulunan NEML suresinin 30. ayetidir. Burada da yine ayrı bir tevafuk bulunmaktadır ki, Tevbe suresinden itibaren sayılarak gidilirse tam 19 sure sonra, NEML suresidir. Yine eksik besmele 27inci surenin 30 uncu ayetinde bulunmaktadır.
İşte, bunlar gibi daha pek çok, tesadüf tabirinin ötesinde vasıflandırılacak ve İslâmi literatürde, TEVAFUK diye adlandırılan bazı şeylerin mucizevi bir şekilde denk gelme hadiseleri İslâm araştırmacı ve yorumcularının ilgisini çekmiştir.
Bu arada da Ahmet Deedat isimli aslen Hindistanlı olan, 9 yaşından itibaren Güney Afrika’da yaşayan, Yahudi ve Hristiyan kutsal metinleri üzerinde uzmanlaşmış İslâm bilgini, Müslüman yazar, konuşmacı ve babasının maddi imkânsızklıkları nedeni ile okuyamamış ama İslâm Birliği Başkanlığı yapan bir şahıs, Reşad Halife’nin bu iddiasına sahip çıktı ve tüm dünyada her türlü imkânları kullanarak kitaplar yayınladı, tanıtımlar yaptı, kaset ve sair iletişim araçlarını kullandı, İslâm dünyasına yaydı.
Türkiye’de de “19 Mucizesi” kitabı ile ünlendi.
Bunların üzerine, Türkiye’deki tüm İlâhiyatçılar konuya ve bu mucizeye sahip çıktı. Hatırladığım kadarıyla bu 19 Mucizesine katılmayan İlâhiyatçı kalmadı. Kitaplar üzerine kitaplar yazdılar.
Bir müddet sonra bunlara karşı çıkan merhum Prof. Yaşar Nuri Öztürk ve birkaç ilâhiyatçımızı tenzih ederim ama ilk başlarda bu furya karşısında onlar dahi seslerini çıkaramadılar.
Ülkemizde, o günlerde, belki bugün dahi Amerika Birleşik Devletlerinde yaşayan EDİP YÜKSEL ise REŞAT HALİFE’nin sağ kolu oldu.
REŞAD HALİFE’nin dünya genelindeki ünü, kendisini bu şöhretin sonunda, belki de daha kıvamı gelmemiş iken PEYGAMBER ilân etmesi ile âdeta son buldu.
Hele ki Türkiye’de…!
Reşad Halife’nin tüm iddialarına sahip çıkan kaç ilahiyatçı varsa ki, hemen hepsi “ Kur’andaki 19 Mucizesi” üzerine kitap ve makaleler yazmışlardı, birden 180 derece ters döndüler ve bu mucizeyi red ettiler.
Hele ki, bana en garip gelen, bu koskoca ilâhiyatçı profesörlerin, yeni tezlerini savunma babında BESMELE’nin 19 değil 23 harfli olduğu iddia ve savunmalarıydı. Böylece 1400 yıl sonra Besmele’nin kaç harfli olduğu tartışılır olmuştu.
Herkesin bu kadar vefasızlık(!) yaptığı bu dönemde Reşad Halife’ye hâlâ sahip çıkan ise yine EDİP YÜKSEL dir.
Edip Yüksel, Reşad Halife’nin “Allahın elçisi” olduğunu ve Reşad Halife tarafından ortaya atılan 19 sayısı üzerine matematiksel sistemle şifrelendiğini, söz konusu sisteme göre Kur’an’ın Allah’ın kelâmı olduğunu ispatladığı ve koruduğunu savunmaktadır.
Reşad Halife 31 Ocak 1990 yılında Şafak namazı için mescide girdikten sonra bıçaklanarak öldürüldü.
Ne İsa’ya ne Musa’ya!
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.