34,7999$% 0.27
36,8294€% -0.07
44,4413£% -0.01
2.942,59%0,29
4.889,00%0,43
3452435฿%1.36328
10 Nisan 2024 Çarşamba
Şaka yapmasını bilen, espri ve özellikle hümor sahibi yani yeri gelince kendisi ile de dalga geçebilen kişiler ; hayata müsbet , olumlu yönden bakmasını bilen , demokrat yapıya sahip kişilerdir.
Bu yapıya sahip kişiler zekî insanlardır. Zekâ doğuştan gelen bir özellik de olsa, körelmesi veya parlatılması büyük ölçüde kişilerin elindedir.
Zekî insanlarda hızlı kavrayış yetisi vardır. Bu yetiyi analitik çözümleme ile neticelendirmek , bilgi ile donatmak yine kişilerin inisiyatifindedir.
Hayat da Demokrasi de uzun vadede sertliği ve aşırı otoriteyi kabul etmez. Demokrasi , toplumların uyum içinde ortak mutabakatla yaşamasını hedefler.
Bundan dolayıdır ki Demokrasi, zeki,bilinçli, toleranslı , eğitimli toplumlar ister. Egemenliğinin farkında olanların rejimidir CUMHURİYET ve DEMOKRASİ.
Anayasasında Lâik, Sosyal bir Hukuk Devleti olduğu yazılı Türkiye Cumhuriyetinde , Milliyetçi ve Vatansever olduğundan şüphe edilemeyecek Vatandaşların , hayata toleransla baktığı sürece hangi Siyasi Parti üyesi olursa olsun anlaşamamaları ve ay yıldızlı tek bayrak altında toplanıp birlik olamamaları mümkün değildir.
ATATÜRK TÜRKİYESİNDE , tek bayrak olarak Türkiye Cumhuriyeti Bayrağı altında , tek Millet olarak , Üniter bir Devletin , tüm etnisitesi ile beraber Türk Milleti çatısında , çağdaşlığa açık ve muasır bir medeniyete yüzümüz çevrili olarak beraberliğimiz iftiharla devam edecektir.
Ben FUTBOL dan hiç anlamam ve takım da tutmam. Bunun sebebi Futbolun bir spor olarak görülmesinin göz ardı edilip BİR TAKIMA MENSUBİYET olarak algılanmasıdır. Ben de her türlü mensubiyet ve biat duygusuna şiddetle karşı olan bir kişiyim.
Dikkat buyrulursa ben, Futbol’dan hiç anlamam diye başladım yazıma , Futbol sporundan demedim. Zira, Futbol artık bir spor olmaktan çıkmış, yenme, galip gelme ,başarma duygusu üzerine kurulu bir bacasız endüstri haline gelmiştir. Sporda olması gereken dostluk, centilmenlik, sportmenlik duyguları tamamen kaybolmuştur.
En fazla seyircisi olan futbol sporu hem ülke içinde şehirler arası ilişkileri geliştirir hem ülkeler arası diyaloglara ve ülkelerin birbirlerini tanımasına vesile olur. Öyle ki, savaşlarda bile bazen ateşkes durumlarında cephelerde karşılıklı savaşan askerlerin futbol maçları düzenlediğine dahi şahit olunmuştur.
Futbol ve spor bu özellikleri nedeniyle hep SİYASETİN dışında kalmıştır. Lâkin son zamanlarda Siyaset ülkemizde Camilere ve kutsal mekânlara girdiği gibi Futbola da el atmıştır. Artık Tribünlerden Siyasi sloganlar atılır olmuştur ki bu çok tehlikelidir.
Bu nedenle yapıyorum bu paylaşımı , FENERBAHÇENİN ve ALİ KOÇ’un ortaya koyduğu tavrı benim nasıl algıladığımı anlatmak için.
Olayları hiç anlatmayacağım. Herkesin malûmudur olaylar.
Bence burada FENERBAHÇE’nin tavrı GALATASARAY’a karşı değildir. FENERBAHÇE-GALATASARAY olayı değildir bu.
TÜRKİYE FUTBOL FEDERASYONU’NA bir tavır konulmalı idi. Böyle lâyüsel davranamazdı TFF. BAŞKANI bu maçta bile sonucu GÜLEREK İZLİYOR. Bu Federasyona mutlaka bu mesaj verilmeli idi.
Gözümün önünde iki BAŞKAN var, Birisi Türkiye’nin en zengin ailesine mensup, İşadamı ama İLKELERİ olan ATATÜRKÇÜ , DEVLETÇİ bir işadamı ALİ KOÇ . Korkmayan, Siyasete yaslanmayan, doğruya doğru diyen. Yanlışa tavır koyan bir başkan ALİ KOÇ.
Diğer başkan ise, son yıllarda Turizm ve Otelcilikte adından söz ettiren, GALATASARAY Lisesi gibi köklü bir kültür okulundan mezun ama yanaklarını , kendinden yaşça çok daha ufak bir eski bakana, bir Belediye Başkan adayına okşatan bir başkan.
Bunlar birer tavır meselesidir. Keşke bu tavır beraber konulabilseydi FEDARASYONA bir önce olduğu gibi.
Galatasay kupayı kazanmakla mutludur ve haklıdır. GALATASAY’ı ve taraftarlarını kutluyorum ama bu bir TAVIR meselesi olay bir başka..
Maçın hasılatı kime verilecekmiş ? Fenerbahçe ona mı engel olmuş ? Bilmiyorum ama inanıyorum ki onu ALI KOÇ kendi cebinden de verir de bu tavrı herkes koyamaz. ALİ KOÇ’u ve yanında olup destekleyen kulübü ve taraftarlarını da ben KUTLUYORUM.
31 Mart yerel seçim sonucunda AKP den CHP ye geçen tüm belediyelerinin levhalarına TC ibaresi ekleniyor.
İnsanın aklı almıyor bütün AKP’li belediyelerini TÜRKİYE CUMHURİYETİ ibaresi bu denli mi rahatsız ediyor?
İşte farkı burada görmek lâzım. AKP’yi yıkan tepkinin de bu olması gerekir. Her şeyi emeklilerin aylıklarının yoksulluk sınırının altında kalmasına bağlamayı ben çok yanlış, çok yetersiz, kabul edilmez görüyorum.
Doğrudur, “Boş tencerenin yıkamayacağı iktidar yoktur.” Ama bu normal dönemler içindir. Şayet ülkede devlet kurumlarının tümündeki TC ibaresi kaldırılıyor ise açık açık, Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu GAZİ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK’e dil uzatılabiliyorsa, ülke Hukuk devleti ve Lâik bir ülke olmaktan uzaklaştırılmaya çalışılıyorsa , “TEK MİLLETİZ “ derken açıkça TÜRK MİLLETİ denilemiyorsa, “TEK BAYRAK “ derken açıkça TÜRK BAYRAĞI anılaşılmıyorsa artık TÜRK MİLLİYETÇİLERİ’nin tencere boş da olsa, dolu da olsa MEŞRU MÜDAFAA hakkı doğmuştur.
Müdafaa edeceğimiz, CUMHURİYETİMİZDİR, DEMOKRASİMİZDİR, LÂİKLİK ve HUKUK DEVLETİ İLKELERİMİZ, MİLLİYETÇİLİĞİMİZDİR.
ÇAĞDAŞLIĞIMIZI ve İNKİLÂPÇILIĞIMIZI hiç terk etmeyeceğiz.
31 Mart 2024 seçim sonuçlarını ben bir başlangıç kabul ediyorum ve böyle değerlendiriyorum.
1907 yılına kadar Osmanlı İmparatorluğu’nun tek hukuk okulu 1874 yılında Mekteb-i Hukuk-u Sultani adı ile kurulan ve 1878 yılında adı Mekteb-i Hukuk-u şahane olan Hukuk Mektebi idi.
Tek bir mektebin ihtiyaca yeterli olmaması ve müstantik (sorgu hakimi) ve hakim yetiştirilmesi için Selanik, Halep, Beyrut ve Konya’da birer hukuk mektebi açılması konusunda 10 Eylül 1907 tarihinde bu dört vilayete tezkire gönderilmişti. Halep’te kurulması planlanan okul daha sonra ani bir kararla Bağdat şehrine açılmıştır. Bu tezkire üzerine Konya’da Mevlana Müzesi yakınındaki Sedirler Mahallesi’nde, bugün Koyunoğlu Müzesi civarına düşen ve Çelebi Konağı diye bilinen büyük bir konak tahsis edilmişti.
Mektebin açılış töreni Konya Vilayeti ileri gelenlerinin de katılımıyla 1 Mart 1908 Cumartesi günü yapılmıştır. Mektebin ilk müdürlüğüne Meclis-i Maarif üyesi Emrullah Efendi getirilmiştir. Mecelle ve Usul-i Fıkıh muallimi Yalvaçlı Ömer Vehbi Efendi, Fıkıh ve Ahkam-ı Evkaf muallimi Sivaslı Ali Kemali Efendi, Hukuk-u Feraiz muallimi Şeyhzade Ahmet Ziya Efendi, Mecelle muallimi Mehmet Vehbi (Çelik) Efendi öğretim kadrosundan bazı kişilerdir.
Mektep 12 Ekim 1909’da Sanayi Mektebi (daha sonra Erkek Sanat Enstitüsü) binasına nakledilmiştir. Mektepten Konya’da bulunduğu 11 yıl zarfında 134 öğrenci mezun olmuştur. Selanik ve Bağdat’ın düşman tarafından işgal edilmesiyle bu iki vilayetteki hukuk mekteplerinin talebe ve muallimlerinden bir kısmı Konya Hukuk Mektebi’ne, diğer bir kısmı da İstanbul Hukuk Mektebi’ne nakledilmiştir. Mektep, 1. Dünya Savaşı ve Mondros Mütarekesi ardından yaşanan sıkıntılar arasında 15 Mart 1919 tarihinde kapatılmıştır.
Mektep Müdürleri
Okutulan dersler ve Muallimlerinden bazıları
Bugün hukuk fakültelerinde okutulan derslerin hemen hemen tamamı , o dönemlerdeki mektep-i hukuklarda da okutulmuştur.
. Ömer Vehbi Efendi , Konya İrfaniye Medresesindeki görevine devam etmiş, Darülhilâfeilaliye Medresesinde müderrislik , Konya Mebusluğu ve müftülüğünde bulunmuştur. MECELLE ve USUL-İ FIKIH (İSLÂM DİN ve AHLÂK KAİDELERİ) derslerine,
. Sivaslı Ali Kemali Efendi , muhtelif medrese ve mekteplerde hocalık etmiş, Müdafâ-yı Hukuk Cemiyeti Reisi iken, menfur DELIBAŞ olayında şehit edilmiştir. Kitabü’n Nikâh , 4. sınıfta ; USUL-i FIKIH , ARAZİ KANUNU ve AHKÂM-I EVKAF derslerine,
. Şinasi Bey , Konya Umur-i Hukukiye müdürlüğü görevlerinde bulunmuş , bilâhire İstanbul’da avukatlık yapmıştır. Bu zat da HUKUK-İ ESASİYE (ANAYASA) , HUKUK-i DÜVEL (DEVLETLER HUKUKU) ve İDARE HUKUKU derslerine,
. Selim Sabit Efendi , Konya’da avukatlık yapmışve MECELLE ve TİCARET-i BERRİYE (KARA TİCARET HUKUKU) derslerine,
. Nalbantzade Hilmi(Aksoy), Konya Baro Reisliğinde ve Ankara Maiye Vekâletinde müşavirlik görevlerinde bulunmuş, TİCARET-İ BAHRİYYE (DENİZ TİCARETİ HUKUKU) SAKK-I HUKUK ve SAKK-İ CEZA ( HUKUK ve CEZA TUTANAKLARI) derslerine,
. İbrahim Hesabi Bey , Milli mücadele döneminde kurulan derneklerde görev almış, USUL-İ CEZAİYE ve KANUN-i CEZA derslerine,
. Mehmet Tahir Bey, MECELLE, FERAİZ ( MİRAS HUKUKU) ve VESAYA (VASİYET HUKUKU) derslerine,
. Numan Sabit Bey, İKTİSAT ve MALİYE derslerine,
. Ahmet Ziya Efendi , İslâh-ı Medaris muallimlerinden , FERAİZ(MİRAS HUKUKU) derslerine,
. Müderris Hadimli Mehmet VEHBİ Efendi KİTABÜL VESAYA derslerine,
. Haki Bey – Müdde-i Umumi muavini- HUKUK-İ CEZA derslerine,
Maarif Müdürü Hulusi Efendi, HUKUK-İ DÜVEL (DEVLETLER HUKUKU) derslerine,
. EMRULLAH EFENDİ (mektebin ilk müdürü) MUKADDEME-İ İLMİ-İ HUKUK ( HUKUK BAŞLANGICI) derslerine girmişlerdir.
Muhtemelen bu kadro daha geniştir, bu isimler tesbit edebildiklerimizdir.
Mektebin tedris süresi dört yıl olup , buraya yedi yıllık İdadî tahsilini tamamlıyan öğrenciler imtihanla alınmıştır. İlk öğrencilerin çoğu , aynı zamanda icazetli medrese mezunudur. Talebenin çoğunluğu Arapça, Farsça ve Fransızca lisanına vâkıf , iyi yetişmiş olarak hukuk tahsiline başlamaktadır.
.
Tanınmış Mezunlar
Konya Mektep-i Hukuk konusu için daha detaylı bilgi, araştırmacı yazar av. Mehmet Ali Uz’un hazırladığı ,Eylül 2006 baskı Konya Barosu yayınlarından KONYA HUKUK ve BARO TARİHÇESİ adlı kitapta bulunabilir.
Osmanlı tarihinde 1718 yılında başlayıp ,Patrona Halil İsyanı ile 1730 yılında sona eren LÂLE DEVRİ , çok eleştirilmiştir.
Osmanlı Sarayında ve İstanbul Konaklarında SEFAHATIN haddi hesabı,ölçüsü yoktur.Adını da bütün İstanbulu saran ,tezyin eden lâlelerden alır ki bu lâlelerin ömrü de mevsimlik olup çok uzun değildir.
Türkiye Cumhuriyeti döneminde , buna benzer bir safahat dönemi de ,Turgut Özal’ın Cumhurbaşkanlığı döneminde eşi Semra hanımın Papatyaları ve Özal’ın prensleri vasıtası ile yaşandı .
Bir dönem de son yılların Saray debdebesidir. Cumhuriyette Saray kavramı olmamasına rağmen, Aynen Lâle devri debdebesi yaşanmaktadır Bestepe’deki Saray’da.
LÂKİN,
benim burada değinmek istediğim bir husus var ki farklıdır. Evet , 1718 – 1730 yılları arasında böyle bir safahat dönemi yaşanmıştır ama bakın aynı dönemde imparatorlukta ve aynı zamanda neler olmuştur ;
— İlk defa ÇİÇEK HASTALIĞI AŞISI bulunmuştur
— Ülkeye ilk MATBAA GELMİŞTİR (1727)
— ÇEVİRİ KONSEYİ AÇILMIŞTIR. Doğu ve Batı
klâsiklerinden tercümelere başlanmıştır
— KÂĞIT FABRİKASI KURULMUŞTUR
— ÇİNİ ATÖLYELERİ AÇILMIŞTIR
— PARİS, LONDRA, VİYANA gibi Avrupa
Başkentlerine geçici elçilik heyetleri yollan
mıştır.
Osmanlı İmparatorluğu, Avrupaya ve dolayısı ile ÇAĞDAŞ lığa yüzünü dönmüştür.
Bugün ise Devletin elinde avucunda ne varsa satılmış , Türkiye’nin yüzü de tamamen Arap külturüne döndürülmeye uğraşılmaktadır.
FAKAT , Şu hiç akıldan çıkarılmamalı ki NEHİRLERİ ASLA GERİ AKITAMAZSINIZ. Mustafa Kemâl’in Türkiyesini muasır Medeniyetten ( Çağın Medeniyetinden) uzaklaştırmayı kimse başaramıyacaktır.
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.