DOLAR

37,9402$% -0.02

EURO

41,0391% -0.03

STERLİN

49,0439£% 0.06

GRAM ALTIN

3.818,93%0,21

ÇEYREK ALTIN

6.292,00%0,11

BİTCOİN

3206221฿%3.46277

Konya PARÇALI BULUTLU 10°
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyonkarahisar
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkâri
  • Hatay
  • Isparta
  • Mersin
  • istanbul
  • izmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Kahramanmaraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce
a
Osman Nevres Yılmazlar

Osman Nevres Yılmazlar

01 Nisan 2025 Salı

Hele Şükür! KOSKİ Konuşuyor

Hele Şükür! KOSKİ Konuşuyor
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Neden hele şükür! 17-18 sene önce Konya Çevre Koruma Eğitim ve Araştırma Derneği olarak KOSKİ ile ortaklaşa  “Su Tasarrufu” konulu bir proje yürüttük. O zaman içme suyu ile ilgili bir sıkıntı yoktu. Ancak ilerleyen dönemde küresel ısınma nedeniyle su sıkıntısı olacağı belliydi. Sadece kuyulardan değil, Altınapa baraj gölünden de içme suyu alıyorduk. İlaveten Mavi Tünel Projesi ile de 414 Milyon Metreküp su geleceği bunun 100 Milyon metre küpünün içme suyuna ayrılacağı konuşuluyordu. KOSKİ’ miz artık rahattı. Yattı.. uzun süre su sorunu yokmuş gibi davrandı.

Önce İç Anadolu Çevre Platformu ile, sonra Türkiye Çevre Platformu ile Konya Kapalı Havzasının yıllık 2 Milyar Metreküpün üzerinde bilanço açığı verdiğini, bu açığın da yeraltı sularını çekerek karşılandığını defalarca raporlayıp anlattık. Ben önce Konya’nın Sesi Gazetesinde, sonra AHB Medya’daki haftalık yazılarımın çoğunda dile getirdim. Yazılarımda Üniversitelerimize, meslek odalarımıza ve belediyelerimize laf atıyor, çözüm için harekete geçmemiz gerektiğini anlatıyordum.

Hiç kimsenin ağzını bıçak açmazken, 12.Kasım.2024 milat oldu. KOSKİ’miz “Kaç günlük suyumuz kaldı” başlığıyla basına açıklama yaptı. Bu açıklamanın ardından Bazı Üniversiteli akademisyenlerimiz, meslek odalarımız konuyu yumuşakça anlatmaya başladılar.

KOSKİ İyi Çalışan Disiplinli bir Genel Müdürlük:

1971 yılından 1993 yılına kadar Konya İl Sağlık Müdürlüğü’nde su işlerine baktım. 1993 ten 2002 yılına kadar Konya İl Çevre Müdürlüğünde görev yaptım. Özellikle Altınapa barajından su alınıncaya kadar KOSKİ tüm içme suyunu kuyulardan temin ediyordu. Su mahrumiyeti yaşanmadı. Hatırladığım kadarıyla su kaynaklı bir salgın hastalık çıkmadı.

KOSKİ’nin açıklamalarından, artık küresel ısınmanın gerçekliğine inandığını görüyoruz.

Ancak alınması gerekli önlemleri alma noktasında ben yeterli görmüyorum. KOSKİ’ nin dilinde kuraklık, su sıkıntısı vb.. söylemler var. Ancak Çölleşme kelimesi öcü sanki kullanılmıyor.

Yeraltı sularından hiç bahsedilmiyor. Sanki yeraltı suları önemsizmiş gibi. Yeraltı suları dip yapıyor dip. Bugün yarın kuyulardan çamur çekersek kimse şaşırmasın.

Ya yeraltı sularının tuzlanmasına ne demeli.. Yeraltı sularında kot çok düşünce Tuz Gölü’nün tuzlu sularının Konya Ovasına akışa geçtiğini biliyoruz. Topraklarımızın tuzlanması ne demek herhalde benden iyi bilirsiniz. Konya Ovası adım adım çölleşmeye doğru yol alıyor, hemşehrimiz Çevre Bakanı seyrediyor. Konunun uzmanı DSİ ve KOSKİ susmamalı Çevre ve Tarım Bakanlıklarını ayıktırmalıdır.

               SEZARIN HAKKINI VERELİM

KOSKİ’nin bir önemli başarısı da “Tatlısu Çeşmeleri Projesi” dir. Bu proje Dünya çapında bir projedir. 20 yıldır yerel basınımızda çevre üzerine yazılar yazıyorum. Sürekli bu projeden bahsederim. Dünya Su Forumlarında tanıtılsın diye hep öneririm. Zira; “Su Yaşam Hakkıdır”  Tatlı su çeşmeleri projesinin Dünya su forumlarında tanıtılıp tanıtılmadığını da bilmiyorum. Tanıtılmadı ise Dünya insanı bu güzel örnekten mahrum kalmıştır.

KOSKİ Sosyal Medya Hesabından yaptığı paylaşımla “Su Hayattır, Tasarruf Gelecektir” sloganı ile kuraklık tehlikesine karşı vatandaşları uyardı, ve neler yapabileceğimizi anlattı. * Su ayak izimizi azaltmalıyız * Tek kullanımlık ürünlerden uzak durmalıyız. *Suyu her alanda bilinçli tüketmeliyiz diye önerilerde bulunmaktadır.

Benim konu ile ilgili beklentilerim: İklim Kanunu’nu beklemeden bazı önlemler belediyelerimiz ve DSİ tarafından hemen alınmalıdır. Örneğin Belediyelerimiz çim sulamaya devam ediyor mu? Apartmanlarda ve sanayi bölgelerinde kaçak yeraltı suyu kullanımları tespit edilmişmidir? Tespit edildi ise sayaç bağlanmışmıdır? DSİ tarımsal sulamalarda kaçak kuyulara en azından sayaç bağlamış- mıdır? Tuzgölü’nün tuzlu sularının Konya Ovasına doğru akışa geçtiğini bölgemizin siyasi lideri Büyükşehir Belediye Başkanıma duyurmak isterim. Herkesin bayramını candan kutluyorum.

Hoşça kalın.

Devamını Oku

22 Mart Dünya Su Günü

22 Mart Dünya Su Günü
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Birleşmiş Milletler Genel Kurulu 1993 Yılında 22.Mart’ı  “Dünya Su Günü” olarak kabul etti. O tarihten beri 22 Mart, “Dünya Su Günü” olarak kutlanmaktadır.

Dünya’daki toplam su miktarı 1,4 Milyar km3 olup, bunun % 97,5 i tuzlu su, okyanus ve denizlerdedir. % 2,5 i tatlı su dur. Bu tatlı suyun da ancak % 0.4 ü yeryüzü ve atmosferde bulunuyor.

NASA verilerine göre son 60 yılda Dünya’da 2 Milyar Hektar sulak alan kurudu. Su politikası olmayan, suyu iyi yönetemeyen ülkeler su kıtlığına dolayısıyla ürün kıtlığına sebep olurlar.

Türkiye su zengini mi ?

Kişi başına düşen kullanılabilir su miktarı 8.000 m3 den fazla ise SU Zengini,

Kişi başına düşen kullanılabilir su miktarı 2.000 m3 den daha az ise SU Azlığı (su stresi),

Kişi başına düşen kullanılabilir su miktarı 1.000 m3 den daha az ise SU Fakiri  ülkedir.

Türkiye’de Kişi başına düşen su miktarı    1.519 m3  olduğu için SU STRESİ çeken ülkeyiz.

Su Tüm Canlının Yaşam Hakkıdır.

Dünya Sağlık Örgütü’ne göre 2 Milyar insan sağlıklı suya erişemiyor.

Hoşuma giden bir Afrika Atasözü var. Şöyle: “Kimin Kimi Yiyeceğine Su Karar Verir” der.

Dünya Su Günü’nde Konya’da  kutlama yapmıyoruz. Kutlama yapmamız için su ile ilgili her şeyin normal olması gerekir ki; tam tersine Konya Kapalı Havzası’nda su ile ilgili hiçbir şey normalinde değildir. Küresel ısınma nedeniyle de çölleşmeye doğru gitmektedir.

Yeraltı su seviyemiz kayıplarda,

Sulak alanlarımız yok oldu,

Göllerimiz çoğunlukla kurudu,

Türkiye’nin yıllık yağış ortalaması 636 kg/m2 iken Konya Kapalı Havzası’ nda 335 kg/m2 dir. Ülkemizin en az yağış alan ilçesi 280 kg/m2 ile Karapınar’dır.

Konya Kapalı Havzası’nda Toplam kullanılabilir su  4.365 Milyar m3 (Mavi Tünel Projesi ile gelecek olan 414 Milyom m3 su dahil)

Havzadaki yıllık su kullanımı ise 6.5 Milyar m3 tür.

Su bilançomuzdaki açık yıllık  2.135 Milyar m3 olmaktadır. Bilançomuz her yıl yaklaşık % 50 açık veriyor. Bu açığımız da yeraltı sularından fazla çekimle karşılanıyor. İşte bu nedenle biz sivil toplum olarak Konya Kapalı Havzası’nın çölleşmesinden bahsediyoruz.

Bu arada aleyhimize işleyen bir diğer konu İklim değişikliği’ dir. İklim değişikliği sebebiyle 40 yıl sonra yeraltı ve yüzey su kaynaklarımız yaklaşık % 50 azalacak. Yani biz her türlü önlemi alsak bile bu azalma olacak. Konya Ovası ekolojik olarak tahıl ekimine uygun bir bölge olmasına rağmen, çiftçi desteklenmediği için, sucul bitki ekimine yönelmiştir. Yer altından su çekilmesi devletimiz tarafından kontrol altına alınamamış olduğundan yukarıdaki su bilançosu açığı oluşmuştur.

Kısacası en kısa sürede suyu etkin kullanmaya başlamazsak ve su bilançomuzdaki açığı kapatmazsak Konya Kapalı Havzası’nın çölleşmesi kaçınılmaz görünmektedir.

İlginç olan da; devletimiz bu çölleşme gerçeğini bilmesine rağmen, çölleşmeyi önlemeye yönelik ciddi çalışmalar yapmamaktadır. Yapımı devam eden Mavi Tünel Projesi de su bilançosu kaybımızın ancak 1/6 sını ancak karşılayabilecek durumdadır.

Beni sevindiren olay ise” Dünya Su Günü” dolayısıyla TMMOB Konya İl Koordinasyon Kurulu tarafından Konya Kapalı Havzası’nın çölleşme sorununa etraflıca dikkat çekilmesi olmuştur. Toplantıya Mimarlar Odası, Jeoloji Müh. Odası, Çevre Müh. Odası, Ziraat Müh. Odası, Peyzaj Müh.Od.Tem. katıldı. Neden sevindiğime gelince; Üniversiteler, meslek odaları, belediyelerimiz dahil kimse bu konuyu etraflıca  konuşmuyordu..  Koordinasyon kurulunda konuşulanları ayrıca işleyeceğiz.                       Torunlarımıza çöl devretmemek dileğiyle…

Hoşça kalın.

Devamını Oku

18 Mart Küresel Geri Dönüşüm Günü

18 Mart Küresel Geri Dönüşüm Günü
0

BEĞENDİM

ABONE OL

“18 Mart Çanakkale Zaferi ve Şehitleri Anma Günü” tüm vatandaşlarımız gibi saygıyla anıyorum. Bu özel günümüze ek olarak “18 Mart Küresel Geri Dönüşüm Günü” dür ve 2018 yılından beri çevresel farkındalık yaratmak amacıyla tüm Dünya’da kutlanmaktadır.

Geri dönüşüm; döngüsel ekonominin ayrılmaz parçasıdır. “7. kaynak” olarak da tanımlanıyor. Diğer altı kaynak ise su, hava, petrol, doğalgaz, kömür ve minerallerdir.

Geri dönüşümün dünya ölçeğindeki etkileri nelerdir.

Geri dönüşebilir gereçler her yıl 700 milyon tonun üzerinde CO2 emisyonu tasarrufu sağlar.

Havacılık endüstrisi tarafından yıllık olarak üretilen tüm CO2 emisyonlarını dengeler.

Dünya çapında yaklaşık 1.6 milyon kişi geri dönüştürülebilir malzemelerin işlenmesinde istihdam ediliyor.

Her yıl ortalama 20 milyon dolar yatırım yapılan geri dönüşüm sektörünün küresel Gayri Safi Yurtiçi Hasılaya yıllık katkısının önümüzdeki 10 yıl içinde 400 milyar doları aşacağı tahmin ediliyor.

Geri dönüştürülmüş malzemeler dünyanın hammadde gereksiniminin yüzde 40’ını karşılıyor. Bu da dünya kaynaklarının daha az kullanımı demek.

Hangi madde ne kadar dönüşüyor?

Umut veren haberlerin yanında geri dönüşüm sektörüne birçok olumsuz eleştiri de geliyor. Plastik, cam, alüminyum, elektronik atıklar ve gıda derken birçok madde geri dönüşüm için uygun. Peki evsel atıklardan endüstriyel atıklara hangi madde hangi şartlarda geri dönüşüyor ve gezegenimizin için nasıl bir artı değer oluşturuyor?

Plastik Geri Dönüşümü:

Dünya çapında yılda yaklaşık 400 milyon ton plastik atık üretiliyor. Üretilen tüm plastiğin yaklaşık yüzde 36’sı ambalaj üretiminde kullanılıyor ve bunun yüzde 85’i çöplüklere atılıyor. Okyanuslarda 75 ile 199 milyon ton arasında plastik atık bulunuyor. Tam da bu nedenle plastik farkındalığı hem insan hem de gezegen sağlığı için daha da yaygın olmalı ve plastik kullanımı sınırlayan yasalar acilen yürürlüğe girmeli.

Kağıt Geri Dönüşümü:

Kâğıt, geri dönüşüm için toplanan malzemelerin ağırlıkça yarısını oluşturuyor. 2021’de 50 milyon tondan fazla kâğıt geri dönüştürülmek üzere geri kazanıldı ve yüzde 68’lik bir geri dönüşüm oranına ulaşıldı. Geri dönüştürülen her bin ton kâğıt 13 ağacın yaşamına devam etmesini sağlıyor.

Aluminyum Geri Dönüşümü:

Alüminyumun sonsuz sayıda geri dönüştürülebilmesine rağmen her yıl 7 milyon ton alüminyum hâlâ geri dönüştürülmemektedir.

Elektronik Atık :

Elektronik atık veya e-atık, küresel olarak en hızlı büyüyen atık endüstrisidir. 2019’da küresel ölçekte 53.6 milyon metrik ton e-atık üretildi. Ne yazık ki e-atıkların büyük bir kısmı uygun şekilde bertaraf edilemiyor.

Gıda Atıkları:

828 milyon insanın açlıktan etkilendiği ve 2.3 milyar insanın ciddi ve orta derece gıda güvensizliği yaşadığı bir dünyada Gıda ve Tarım Örgütü’nün verilerine göre küresel ölçekte 1.3 milyon gıda çöpe atılıyor ve ne yazık ki atılan gıdaların en az yüzde 40’ı yenilebilecek durumda.

İsrafı önlemeli ve geri dönüşümü desteklemeliyiz.

Hoşça kalın.

Devamını Oku

GRETA İLE SEREN

GRETA İLE SEREN
0

BEĞENDİM

ABONE OL

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü nedeniyle  Çevre ile ilgili bu haftaki yazımı Dünya Kadınlar Günü ile  ilişkilendirerek; biri dünyadan, biri ülkemizden iki genç kadın aktivisti; iklim krizi konusundaki çalışmaları nedeniyle sizlere tanıtmak istiyorum.

Z kuşağı iklim aktivisti Seren Anaçoğlu gençleri ülkemiz ve dünya için eyleme çağırıyor. 10 Kasım.2024 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi’nde Ayça Ceylan; Ülkemizin Avrupa Komisyonu’ndaki en genç iklim elçisi olan Seren Anaçoğlu ile hem ülkemiz hem de dünya için yaptığı çalışmaları konuştu.

Seren, Türkiye’nin iklim krizi konusunda hassas bir konumda olduğunu görüp araştırmaya başlamış. Lisede çevre kulübü başkanlığı yapmış, İçinde İsveçli aktivist Greta Thunberg’inde yer aldığı genç aktivistlerin iklim krizi konusundaki hareketine katılmış, Lise son sınıfta çevre konulu lise konferansı düzenlemiş, plastiği devlet okullarında azaltmak, su krizini önlemek için mücadele vermiş, yürüttüğü çalışmalar sonrasında Avrupa Komisyonuna elçilik başvurusunda bulunmuş ve kabul edilmiş.

Bu konuda Seren şunları söylüyor. “Avrupa’nın en genç iklim elçisi olarak Türkiye’yi temsil etme fırsatını yakaladım ve bu rolümle iklim krizi konusunda farkındalığı artırmak için uluslararası platformlarda sesimi duyurdum. Sonra hukuk okumaya karar verdim ve  “İklim krizi bir insan hakları problemidir” mottosuyla iklim krizinin insan hakları üzerinde etkisi üzerine farkındalık yaratmak istedim. Şimdi de Türkiye’nin ilk iklim davasını sürdürüyoruz.”

Seren Anaçoğlu,bir hukuk öğrencisi olarak ülkemizdeki çevre politikalarını şöyle değerlendiriyor. Paris İklim Anlaşması’nın imzalanması, Türkiye için hukuki olarak önemli bir adım olsa da uygulamada ciddi eksiklikler var. İklim kriziyle mücadelede, çevre ve iklim suçlarının yeterince caydırıcı olmadığını düşünüyorum. Ayrıca, ülkemizdeki çevre politikalarının insan haklarıyla ilişkisi göz önünde bulundurulmalı. Eğer bir iklim kanunu çıkarılacaksa bu kanunun iklim adaletiyle ilgili önemli yasaları da içermesi gerekiyor.

İklim için Gençlik hareketi nedir?

“Youth for Climate Türkiye” (İklim için Gençlik) hareketi Greta Thunerg’ün başlattığı “Fridays for Future”un devamı niteliğinde. Bu topluluk iklim adaleti ve iklim krizi konusunda toplumsal bilinçlendirmeyi sağlamak için ortaya çıktı. “İklim için Gençlik” hareketini, kolektif bir değişim yaratma çabası olarak tanımlayabilirim. 2019’dan bu yana iklim krizinin çözümünü bilim insanlarının araştırmalarına dayandırarak ülke ve şirketlerin iklim politikalarını değiştirmeleri gerektiğine inanıyoruz. Bu hedefe ulaşmak için iklim grevleri düzenliyor, çağrılarda bulunuyor, davalar açıyor ve her yıl basın açıklamaları yayınlıyoruz.

Ülkemizin genç çevreci aktivistlere ihtiyacı vardır.

Bu konuda kurumların gayret sarfetmesi gerekiyor. Benim de üyesi olduğum Tema Vakfı 2010 yılından bu yana Millî Eğitim Bakanlığı iş birliği ile hayata geçirilen Minik TEMA Eğitim Programı gönüllü öğretmenler tarafından yürütülmektedir.  1990 lı yıllarda, Tema Konya İl Temsilciliğinin, İl Milli Eğitim Müdürlüğü ile işbirliği yaparak çevre temalı eğitim çalışması yaptığını hatırlıyorum. Hareket “Yavru Temalar yaratmak” için çok önemliydi. TEMA’nın tüm toplum kesimleri için eğitim çalışmaları devam ediyor.

İklim Kanunu’nun TBMM de olduğu bugünlerde, üniversiteler, meslek odaları, sivil toplum örgütleri ve tüm insanlar yasanın ilkelerine uygun çıkması için çaba göstermelidir.

Hoşça kalın.

Devamını Oku

Konya’nın Su Sorunu

Konya’nın Su Sorunu
1

BEĞENDİM

ABONE OL

28 Şubat 2025 Tarihli Konya’nın Sesi Gazetesinde yer alan “Konya’dan Korkutan Fotoğraflar Geldi Şimdi Ne Olacak” başlıklı haberde; Konya Ovasındaki göller ve sulak alanlarla ilgili 40 adet resim paylaşılarak, Konya’nın su sorununa dikkat çekiliyor.

Konya Teknik Üniversitesi (KTÜN) Jeoloji Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Fetullah Arık, AA muhabirine, kentte 2020’den bu tarafa kar yağışlarının sadece 1 yıl etkili olduğunu, “Barajların doluluk oranları şu anda tehlikeli seviyede olduğunu söyledi.

“Yıllık ortalama, metrekareye 400 milimetre yağış düşerken, bu yıl sadece 80 milimetre civarında yağış düşmüş durumda. Bu da ciddi bir kuraklık yaşandığını gösteriyor. Bazı barajlarımızda doluluk oranlarımız yüzde 4-5 civarında. Beyşehir Gölü’ndeki hacimsel daralma çok ciddi. Beyşehir Gölü’nün beslediği barajlar var. Bunlarda da suların çekildiğini görüyoruz. Barajların doluluk oranları şu anda tehlikeli seviyede.Yüzey sularımız önemli oranda çekiliyor. Bu yeraltı sularımızı da etkiliyor.”

Selçuk Üniversitesi (SÜ) Ziraat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Süleyman Soylu da Türkiye’nin en önemli tarımsal üretim merkezi Konya Ovası’nda yıllık yağış miktarının rekolteyi doğrudan etkilediğini kaydetti. Geçmiş yıllara kıyasla oldukça kurak bir sene yaşandığını anlatan Soylu, şöyle konuştu: “Tarımsal açıdan topraktaki nem rezervi, önümüzdeki aylar için yetersiz. Baharlık ürünlerde de sulama şart. Su kaynaklarının kış döneminde yeterince beslenememesi nedeniyle sürece biraz sıkıntılı bakıyoruz.

Bakanlıkça, Konya’daki 19 ilçe su kısıdı bölge ilan edildi. Buralarda, çiftçilerimiz suyu az tüketen bitkilere yönelirse ilave destek alacak. Konya kapalı havzasının kapasitesi belli. Bunun üzerinde yer altından su çektiğimizde su seviyeleri düşüyor. Kış yağışları yetersiz olunca bu çekilme daha da hızlanıyor. Yer üstü kaynaklarımızın seviyeleri de şu anda istenen durumda değil. Geçtiğimiz hafta ülkenin çoğu bölgesi ciddi kar yağışı aldı ama Konya ve çevresi bundan faydalanamadı.”

SÜ Tarım ve İklim Değişiklikleri Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Kubilay Kurtuluş Baştaş ise 2024’te, Türkiye’nin son 53 yılın en sıcak nisan, haziran ve temmuz aylarını gördüğünü, kuraklık ve su krizinin üst düzeyde yaşandığını kaydetti.

Sıcak ve yağışsız bir kış geçirmenin 2025 yılı açısından da tedirgin ettiğini belirten Baştaş, “Sadece bölgesel değil, ülkesel düzeyde de tarımda, sanayide ve şehirlerde tüketilen suyun doğru ve etkin kullanması için acil eylem planına ihtiyaç var. Düşen yağışların, su kaynaklarının korunması ve idaresi noktasında, tüm sektörlerdeki su tüketicilerine büyük sorumluluklar düşüyor.” diye konuştu.

Bu Haberden Ben Ne Anladım ?

Prof. Dr. Fetullah Arık, Prof Dr. Süleyman Soylu, Prof Dr. Kubilay Kurtuluş Baştaş hocalarımızın yaptığı açıklamalardan: İklim değişikliğinin de etkisiyle yıllık yağış ortalamasının çok düştüğü bu nedenle; Baraj Göl ve Sulak alanlarda yüzeysel sularımızda ciddi azalmalar olduğu, Beyşehir Gölü dahil hepsine bir su krizinin kapıda olduğunu. Yeraltı su rezervimizin  azaldığını,19 ilçede su kısıdına uyulması gerektiğini anlıyorum. Yağışlar şöyle normalinde bir yağarsa Konya Ovasında sorun kalmayacak sanki.. Hocalarımız çölleşme ihtimalinden hiç bahsetmiyorlar. Tuzgölü’nün tuzlu suları Konya Ovasına doğru akışa geçtiğini duymamışlar.

Yine de ağızlarına sağlık, Konya’da üniversiteler başta, meslek odaları, sivil toplum, belediyelerimiz bu konuyu önemine uygun olarak konuşmuyor.

Hoşça kalın.

 

Devamını Oku