38,0285$% -0.01
41,4773€% -0.6
48,7362£% -0.55
3.709,14%-0,01
6.182,00%-1,32
2993064฿%-5.09977
Merhaba Sevgili Okurlarım,
Bugün hem çevremde sıkça gözlemlediğim hem de herkesin hayatının bir noktasında deneyimlediğini düşündüğüm bir konuyu ele almak istiyorum.
Haydi başlayalım…
Üzüntü, kızgınlık, acı, korku, keder gibi duygular hayatımızda yer alan olumsuz duygulardan bazıları. İnsanoğlu olarak zaman zaman bu duyguları rahatça yaşayabilmek için kendimize gerekli zamanı tanımayabiliyoruz. Mesela çok acı bir durumla karşı karşıya kaldığımızda, diğer kişilerin üzüntümüzü hissetmemesi adına duygularımızı bastırabiliyoruz. Toplumsal normlar da bu durumu etkileyebiliyor. Erkeklere, “erkekler ağlamaz” cümlesinin çocukluklarından itibaren kurulması buna örnek olarak gösterilebilir. Bu gibi durumlar, olumsuz duyguları yaşamanın ayıpmış ya da utanç vericiymiş gibi algılanmasına sebep olabiliyor. Aslında olması gereken, olumlu ya da olumsuz tüm duyguları yerinde, zamanında yaşamak ve duygularımızı yaşayabilmek adına kendimize zaman vermek.
Bazen akıllara “üzüntümü yaşayabilmek adına ayırdığım vakitte daha fazla üzülmez miyim?” gibi sorular gelebiliyor. Cevap aslında HAYIR. Duygularımızı içimize atmak, hiçbir şey olmamış gibi davranmaya çalışmak, yani duygumuzu bastırmaya çalışmak, bizi daha negatif bir şekilde etkileyebilir. Mesela sevdiğimiz birini kaybettiğimiz zaman üzülmekten kaçınmak, unutmaya çalışmak ve o kişiyi aklımıza getiren şeylerden kaçınmak yerine, o üzüntüyü yaşayarak atlatmak sağlıklı olandır. Bazen duygulardan kaçınmak, o durumun atlatıldığı hissini verebilir ya da o kişinin ne kadar güçlü olduğunu düşünmemizi sağlayabilir, ama aslında durum düşündüğümüzün tam tersi olabilir. Kişi, o duyguyla baş edemediği ya da baş edemeyeceğini düşündüğü için yaşamaktan kaçınabilir. İhtiyacımız olan şey ağlamaksa ağlamalı, sevinç çığlıkları atmaksa atmalıyız.
Kendimize, ihtiyacımız olan duyguyu yaşayabilmek için izin vermediğimizde neler olabileceği konusuna da değinmek isterim.
Bastırdığımız duygu dışarı çıkabilmek adına, daha farklı duygularla kendisini gösterebilir. Mesela birine sinirlendiğinizde ve o öfkeyi bastırıp hiçbir şey olmamış gibi davranmaya çalıştığınızda, öfkenizi başka olaylara ve kişilere yansıtabilirsiniz. Mutlaka tecrübe etmişsinizdir bir olaya sinirlenip sinirinizi başka birinden çıkarttığınızı ya da aynı şeyi bir başkasının size yaptığını. İşte bu gibi durumlar, duyguların dışarı atılma ihtiyacından ortaya çıkan patlamalardır. Aslında kızgın olduğunuz kişi o kişi değil, kızgın olduğunuz olayın da yaşamış olduğunuz olayla bir ilgisi yok.
Peki öfkenin ya da olumsuz bir diğer duygunun başka olaylardan ya da kişilerden çıkartılması kişiyi rahatlatmaz mı?
Teknik olarak evet rahatlatır çünkü olumsuz duyguyu bir şekilde atmış gibi hissedersiniz ama aslında buradaki olay duyguyu öyle ya da böyle atmaktan öte sağlıklı bir şekilde atlatabilmektir. Olumsuz duygularınızı hak etmeyen birine yansıttığınızı ya da duygularınızdan başka bir olayı sorumlu tuttuğunuzu hissettiğinizde pişmanlık gibi başka olumsuz duyguların ortaya çıkmasına da sebep olabilirsiniz. Yani, bir olumsuz duygu beraberinde birden fazla olumsuz duyguyu getirebilir.
Tabii ki burada sizlere söylemek istediğim, bu olumsuz duyguları yaşamak için kendinizi zorlamanız ya da gerekenden fazla zamanı bu duyguya ayırmanız değil. Olması gereken yaşadığınız duyguyu, ihtiyacınız olan süre boyunca ve ihtiyacınız olan yoğunlukta yaşamak.
Unutmayın, siz kendinize bu duyguları yaşamak için izin vermezseniz bir başkası bunu sizin için yapamaz çünkü sizi, sizin kendinizi tanıdığınızdan daha fazla tanıyamaz.
Sağlıkla Kalın
Konyaspor’un gerçek borcu 1 milyarın üzerinde!