37,9557$% -0.08
41,2180€% -0.07
49,4559£% 0.32
3.801,23%-0,24
6.250,00%-0,11
3231462฿%3.44986
15 Mart 2025 Cumartesi
Siyaset Her Yeri Sardı, Çözüm Gerçek Demokrasi
Cumhuriyet-Demokrasi- Hukuk Devleti Tek Bayrak- Tek Millet
10 Kasım ve Kasımpatı Kokuları
SAĞLIKLI YAŞAMAK SAĞLIKLI YAŞLANMAK
BAYRAM
Orta Asya'dan Dünyaya: Türklerin İz Bırakan Yolculuğu
“Bir ülkeyi tanımak istiyorsanız, o ülkede insanların nasıl öldüğüne bakın.” A.Camus.
2024 İSİG (İşçi Sağlığı ve İşi Güvenliği) işçi ölüm raporu: Türkiye’de her gün beş işçi öldü.Çok daha fazla işçi ise yaralandı ve sakat kaldı İSİG raporuna göre Türkiye’de 2024 yılında 71’i çocuk ve genç olmak üzere en az 1897 işçi hayatını kaybetti. İnşaat sektörü, iş kazası sonucu ölümlerin en fazla olduğu sektör olup, diğer sektörlere kıyasla ilk sırada yer almaktadır. İkinci sırada ise maden sektörü vardır. Meslek gruplarına göre, ölümle sonuçlanan kazaların yarısından fazlası (%60,7) vasıfsız işçilerde görülmektedir. ’İşçi’ kavramı sadece erkekleri değil, kadın ve çocukları da kapsamaktadır.
Katıldığım bir iş güvenliği seminerinde öğrendiğim, Türkiye’nin, alınmayan önlemler ve tedbirsizlikler yüzünden ölen, yaralanan, sakat kalan işçileriyle dünyada üçüncü, Avrupa’da ise birinci sırada olduğu bilgisi aklımdan hiç silinmedi. Buna iş kazası yerine ‘iş cinayetleri’ adının verilmesi boşuna değil. Bir anlamda ölüme davetiye çıkaran, önlemlerin yetersiz ve neredeyse hiç olmadığı yerlerde işçi çalıştırmak da bir çeşit cinayet. Birçok iş yeri sahibi, müessesesinde çalışan işçilerin, iş güvenliği ile ilgili kurallara bilerek uymadıklarını, işçilerin, iş kazalarında birinci derecede sorumlu olduklarını belirtse de bu asla kabul edilebilir bir savunma değildir. İş güvenliği konusu, işçilerin keyfiyetine bırakılmayacak kadar önemli bir konudur. Sıkı bir denetime tabi tutulması ve sert yaptırımların uygulanması gereken hukuksal bir alan olmalıdır.
Kadın ölümleri, sahipsiz köpeklerinin durumu, sağlıktaki şiddet sıkça konuşulurken üzerinde hiç durulmayan bir konu ‘iş kazalarında ölen işçiler.’ Her gün bilmediğimiz inşaatlarda, fabrikalarda, madenlerde, tersanelerde sessiz sedasız işçiler ölüyor ve gündeme bile gelmiyor. Haberlerde verilmiyor. Hatta Grand Kartal Otel yangını bu olayın tümüyle dışında tutuluyor. İş yeri güvenliği konusunda, ihmaller zincirinin beş yıldızlı aktörü. Amasra Maden faciası ile Grand Kartal yangını arasında fazla bir fark yok. Biri yerin 350 metre altında diğeri ise Bolu Kartalkaya’da. Üstelik her iki olayda da havalandırma ve kaçış tünelleri ihmal edilmiş. Alarm sistemi devre dışı bırakılmış. Her iki olayda da riskler görülüp, hissedilmiş. Birinin maden, diğerinin beş yıldızlı bir otel olması fark etmeksizin ihmaller zincirinin iş başında olduğu görülüyor.
Medya da, sendikalar da, siyasi partiler de bu konuda sorumludur. Ama asıl sorun, medyanın ,politikanın ve patronların sorumsuzluğudur.
Soma, Ermenek ve Amasra maden faciaları aslında bu ülkede milat olması gereken büyük kazalardı ve bu kadar çok ölümden sonra bile ülkemizde, maden ocakları güvenli yerler haline getirilmedi.
Türkiye iş kazası ve işçi ölümlerinde Avrupa birinciliğini adeta bir bayrak gibi taşıyor. Geri kalmışlık ve ilkellik bayrağını. İliç’te gerçekleşen facia da herkesin her an beklediği, göz göre göre gelen bir olaydı. Can verenlerse yine işçiler oldu. Günlerce cesetlerine ulaşılamadı.
Bu sorun sadece işçi ailelerini değil tüm ülke vatandaşlarının, özellikle siyasetçilerin, hukukçuların, tıp adamlarının üzerine ciddiyetle eğilmesi gereken bir konudur. Kadınlar, çocuklar ve hayvanlar kadar işçilerin mağduriyeti üzerine de düşülüp, düşünülmeli, acilen çözümler üretilmelidir.
Dağın taşın inşaatlarla doldurulduğu, agresif yapılaşmanın her yanı sardığı Türkiye’de agresif bir işçi duyarsızlığı vardır maalesef. Üzerinde en düşünülmeyen konu bu ülkenin madencileridir, inşaat işçileridir; fabrikalarda, sanayi kuruluşlarında çalışan isimsiz kahramanlardır. İşçilerimiz, bu ülkede maalesef sadece alınlarında yazan ‘kader’ yazgısı ile baş başadır.