DOLAR

37,7360$% -0.33

EURO

41,0588% -0.51

STERLİN

49,0316£% -0.46

GRAM ALTIN

3.658,46%-1,19

ÇEYREK ALTIN

6.021,00%-0,60

BİTCOİN

3159706฿%-0.94775

Konya KAPALI
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyonkarahisar
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkâri
  • Hatay
  • Isparta
  • Mersin
  • istanbul
  • izmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Kahramanmaraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce
a

NOSTALJİ – TÜRKİYE’DE ESKİ YILBAŞILAR

Yeni bir yıla girerken insanlar çalışarak, yorularak geçirdikleri bir yılı geride bırakıp, yeni bir enerji ve moral toplamak için 31 Aralık gecesini gönüllerince eğlenerek geçirirler, Yeni yılın ilk günü de tatil yaparlardı eskiden Türkiye’de.
Bu bir gecelik eğlence Batı dünyasının 24 Aralığında başlayıp 31 Aralık tarihinde sona eren Noel ve yılbaşı tatilinden farklı idi. Katolik Hristiyanlar İsa’nın doğumu kabul ettikleri 25 Aralıkta, Ortodoks Hristiyanlar ise 9 Ocak’ta kutlarlar. Bu Noel, Hristiyan inancına dayanan bir kutlamadır, Türkiye’de kutlanan yılbaşından farklıdır. Lâkin kutlamalarda Çam ağacı süslemeleri ve sembolik olarak Noel Baba figürleri de kullanılınca kutlama benzeşmelerinden dolayı biraz karıştırılmış ve muhafazakârlarca istismar da edilmiştir.
Hâlbuki, Kutlamalar ve ağaç süsleme Türklerde bir Orta Asya geleneğidir aynı zamanda.Levnî’den 1720 tarihli bir minyatüre rastlıyoruz Surname-i Levni adlı eserde.
Nahıl denilen, süslenmiş ağaçlardır.
Ayrıca Türkiye’de de , Yılbaşı gecesi evlerin bacalarından giren ve çocuklara hediyeler dağıtan NOEL BABA’nın Türkiye Antalya , DEMRE’de doğmuş ve ölmüş St NICHOLAS (Santa Claus) olduğuna da inanılır ve Demre’de ST. Nicholas Rum Ortodoks kilisesi vardır.
Son 20 yıla gelinceye kadar toplumda her sosyal sınıf kendi imkânları dahilinde yılbaşıları kutlamıştır. Bursa Uludağ’da kayak yaparak, Şömine başında Şarap içerek kutlayanlar , Özellikle İstanbul, Ankara, İzmir, Antalya gibi büyük şehirlerde büyük Gazino , taverna veya Büyük otellerde yeni yıla girenler olduğu gibi, daha mütevazı lokanta veya kafe ,bistro gibi eğlence yerlerinde yeni yılı karşılıyanlar da oluyordu.
Son 6-7 yıl öncesine kadar İstanbul’da yine sokaklar son gece pırıl pırıl ,özellikle Şişli, Nişantaşı ve Bağdat Caddesinde farklı bir ambiyans oluşturuluyordu.
Türkiye’de büyük çoğunluk da evlerinde kutlarlardı YENİ YILI. Büyük Anadolu şehirlerinde yine aileler arası şehirdeki Hâkimler, Avukatlar, Doktorlar, Maliyeciler başta olmak üzere karışık şekilde guruplar Şeker Fabrikalarının, DSİ’lerin, Karayollarının , Sosyal tesislerinin büyük salonlarında Balolar tanzim ederler, Askeri Birlikler de Orduevlerinde ve Garnizon gazinolarında gerek kendi mensuplarına gerekse şehrin tanınmış sivil simaları ile eğlencelere katılırlardı.
Bu Balolarda içki de vardı, Orkestralar da vardı , ses sanatçıları da vardı , danslar da edilirdi, Tombalaya benzer BİNGO da oynanrdı , çeşitli hediyelerin çıktığı piyangolar da çekilirdi, piyango gelirlerinden ihtiyaç sahiplerine yardım yapılmak üzere kurumlara piyango gelirleri aktarılırdı.
O gece bir sosyallik olur, herkes doyasıya eğlenir ve senenin yorgunluğunu stresini atmaya çalışırdı.
O devirlerde de Türkiye Dindar ve halkın çok büyük çoğunluğu Müslüman olan bir ülke idi ama Dindarlık ve Müslümanlık bugünkü gibi tamamen şekle , söyleme ,gösterişe dönüşmemiş idi. Herkes dînini vicdanı ile başbaşa yaşar , inanca siyaset karışmazdı.
Evlerde aile içinde yaşanan yılbaşılar ise bambaşka idi. 1960 lı 70 li yıllarda daha Televizyonlar yoktu ama RADYO nun Yılbaşı gecesi programları dahî muazzamdı. O tarihlerde Kışlar da bir farklı olur, her yer karla kaplı olurdu. Herkes birbirine ,arkadaşlarına, eşine ,dostuna renkli renkli yılbaşı kart postalları yollamış, onlardan gelen kartları almış ve mutlu olmuştu.O tarihlerde cep telefonları olmadığı gibi , ev telefonları ile haberleşme de oldukça zordu.
Ve yine o günlerde evler çok büyük çoğunlukla SOBALI idi. Evlerde akşam hep beraber yemek yenilir, çocuklara yeni yıl hediyeleri verilir, yemekten sonra, radyonun başında ve eşliğinde Sobanın üzerinde KESTANELER KIZARTILIR, Evde yapılmış Yılbaşı pastaları, büsküvileri , kurabiyeleri ,gevrekleri, pandispanyaları, iğdeleri , kayısı, erik ,elma kuruları , kuru incir, kayısı, erik, dut pestilleri ,pekmezli ceviz sucukları, susam helvaları, kırılmış cevizleri , kuru yemişleri, portakal, mandalina,muz tabakları konulur, Boza içilir , çay demlenir ,artık evde ne varsa ortaya çıkartılırdı. Ailece TOMBALA oynanmaya başlanır, birazdan çocukların BİNGO, TOMBALA diye bağırdıkları duyulurdu. Evlerde genellikle bu coşku kendi imkânları dahilinde yaşanırdı.Daha sonra da herkes aldığı Milli Piyango biletinin çekiliş sonuçlarını beklerdi ama çekiliş sonucu genellikle ertesi sabah öğrenilebilirdi.Bu MİLLİ PİYANGO BİLETLERİ birkaç gün de olsa birkaç saat de olsa insanların içinde bir umut doğurur, tatlı hayaller kurdururdu.
1980 lı yılların başından itibaren evde kutlanan yılbaşılar daha renkli olmuştu, zıra evlere artık tek kanal da olsa TELEVİZYON girmişti. TRT özel yılbaşı programları yapıyor, Türkiye’nin en ünlü sesleri, en ünlü sahne ustaları sunucuları bu programlarda yer alıyordu. ORHAN BORAN da vardı, HALİT KIVANÇ da, BEHİYE AKSOY da vardı, ZEKİ MÜREN DE .Esasen bu sanatçılar o gece için İstanbul’un , Ankara’nın en ünlü eğlence mekânlarında sahne alıyorlardı ama TRT Programları zaten tamamen canlı yayın değildi. Onlar canlı performanslarını sahnelerde sergilerken Televizyon başındaki seyirci de büyük bir zevkle ekranlardan onları seyrediyorlardı. Lâkin Gazino programlarının da artık 1981 yılından itibaren de Televizonların saat 23.55 gösterisi DANSÖZ gösterisi idi. 1981 yılında TRT de ilk gösteriyi yapan ünlü dansöz NESRİN TOPKAPI idi.
Eski yılbaşılarda gerek gazino ve otellerde kutlansın gerek Büyük şehirlerde daha ziyade burjuva (köklü şehirli) aile yemeklerinde Amerika ve Kanada ‘da yaygın Şükran günü (Thanks giving day) yemeği fırında Hindi kızartması Yılbaşı yemeği olarak ,genellikle de hindi içi doldurulmuş iç pilâv ile bir rutin yemek olmuştu.
Bugün artık, nerede ise girilemiyecek, yürünemiyecek, geçilemiyecek kadar tehlikeli ve abes bir hâl almış İstanbul’un İSTİKLÂL CADDESİ geçmiş yılbaşı gecelerinde eğlencenin kalbi idi. İstiklâl caddesi baştan başa ışıl ışıl dükkânlarla dolu idi.Caddenin başında Fransız Konsolosluğu, caddeni tam ortalarında muhteşem koskoca bir bina olarak koskocaman vitrinleri ile VAKKO MAĞAZASI , biraz aşağısında ünlü ST.ANTUAN Kilisesi, tünele doğru , karşı karşıya MARKİZ ve LEBON Pastahaneleri, RICHMOND OTELİ, DEGÜSTASYON Lokantası , JAPON MAĞAZASI asla unutulamaz. Yılbaşı günü , ufacık İNCİ Pastahanesi PROFİTEROLÜ nasıl yetiştirir idi hep düşünmüşümdür. 1950 li ve 1960 lı,70 li yıllarda ÇİÇEK PASAJI ve yanındaki balıkçılar çarşısı 2000 li yıllarda ise ASMALIMESCİT ayrı bir âlemdi.
Bu mekânlardan pek çoğu yok artık. Degüstasyon kapandı, Markiz kapandı, Japon mağazası kapandı , Vakko mağazası İstiklâl caddesini terk etti , LEBON ise 31 Aralıkta son pasta ve mamüllerini sunup kepenklerini indiriyor.
Oysa bu mağazaların vitrinlerini seyretmek, mağazaların vitrinlerindeki içi içki şişeleri, çikolatalar ve kurdelâlar ile bağlanmış çeşitli hediye paketleri dolu sepetleri , LEBON Pastahanesinin üzerine kar yağmış ağaç kütükleri görünümlü pastalarını izlemek , İstiklâl caddesini bir baştan bir başa ışıklar altında yürümek başlı başına bir eğlence ve deşarjdı.
İstiklâl caddesinde çeşitli noktalarda sokak çalgıcıları vardı. Apayrı renkleri idiler İstiklâl caddesinin.
ANKARA’nın Kızılay’ı ise İstanbul ‘un İstiklâl caddesine benzerdi. Sıhhıye’den başlayıp yukarıya Bakanlıklara doğru yürürseniz, pırıl pırıl ışıldayan vitrenlerin önündeki insan selinin içinden yüzlerce tanınmış sîmaya rastlardınız. Ankara PİKNİK ise sanki Kızılay’ın mihenk noktası idi.
Bugün, SANKİ bambaşka bir ülkede yaşıyoruz. Yarın için insanlar endişeli, kaygılı , içlerinde bir ışık, bir kıvılcım kırıntısı, bir zevk belirtisi, bir küçük umut kalmadı nerede ise…MİLLİ PİYANGO’yu dahi çok gördüler , o ufacık umutlanma duygusunu bile yok ettiler. Onlara göre, yeri geldiğinde Hırsızlık yapma gibi günah işleme özgürlükleri var ama bir iki kadeh içki içebilme özgürlüğü yok insanların.
Nostalji olarak eski yılbaşılar böyle anarken, bugün, o günleri hiç bilmeyen ve yaşamamış, umutları kırılmış nesile ise üzülüyorum.

YORUMLAR

s

En az 10 karakter gerekli

Sıradaki haber:

İSMET İNÖNÜ

HIZLI YORUM YAP

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.